Dört yüzyıldır toplumlar ulus devlet formuyla politize olmuşlardır.
İdeolojik yapılanma formunda milliyetçilik, dincilik, mezhepçilik, asimilasyon, savaşlar ve soykırım toplumları toplum olmaktan çıkarmıştır. Dünyayı yaşanmaz hale getirip cehenneme çevirmiştir.
Bunun tek alternatifi demokratik Ulus Devlet formudur. Lakin bu Ulus Devlet formu tüm kurumlarıyla çürümüş ve viran haldedir. Demokratik sistemde Devlet ve İktidar örgütleri sönümlenmelidir.
Sosyal ve ekonomik yapılanma tüm toplumsal alanlara yayılmalıdır. İşleyen komün ekonomik kültürel değerleri temelinde insanoğlu yeniden üretici konumuna geçmelidir.
İnsanlığın özgür temelleri atılıp çağdaş ve demokratik ulusçuluğun temelleri yeniden atılmalıdır.
Toplumsal sorunların gizli ve mitolojik yöntemlerle çözülemeyeceği aşikardır.
Toplumlar ancak özgür ve demokrat bir bilinçle çözüm yoluna kavuşabilir.
İnsan bilincinin üstün bir edinimi vardır örneğin; her iyiliğin altındaki kötülüğün, her kazancın kaybı, ilkel masumiyetin akılcılığı, inatçı kararlılık, dar kabilede insanlık duygusu, doğa ve ekolojik duyarlılık gibi.! Arzulanan bu tarz edinimleri yaşama gücü veren bağlamın birtakım özelliklerini dayanışma ve topluluklar adına’ doğanın tamamen bizden önce davranmaması adına’ tüm bilgeliğimizle layık bir şekilde arkaik bağlamları özgürleştirip dönüştürmemiz lazım.
Beş bin yıllık sömürgeci yapılanma, doğanın ve içinde yaşayan canlıların, toplumların evrimsel süreçlerinin gen yapılarıyla oynayıp tüm dengeleri bozmuştur. Süreci tersine çevirmek için gelecek nesiller için çok geç kalmış sayılmayız.
İnsanlığı doğallaştırmak ve doğayı insanlaştırmakla işe başlamalıyız. Bugünkü şartlarda görüyoruz ki doğa ve insan birbirinden kopmuş maddenin insana verdiği öz bilinci de kaybetmiş bulunmaktayız.
Rantçı düşünce formu sömürgecilik doğayı insanlığı hırpalayıp kıyıma tabi tuttu.
Bu düşünce sistemi acımasızca sayısız kurbanlar verdi. Demek isterim ki’ tabiatla toplumlarla bilinçli ve barışçıl yaşamak mücadele etmek insan olmanın gereği ve erdemidir.
Bölücülük ve vatan hainliği gibi kavramlarla birtakım mücadelelere dahil olmak ahlak dışı ve gayrimeşru propagandalar yapmak insanlık ve doğa suçudur.
Toplumların varoluş mücadelesinin devamı için demokrasi şarttır.
İnsan topluluğundaki in organik biyolojik güçler toplumsal eşitliği yıkıma uğrattı ne yazık ki.
Özellikle cinsiyet ayrımcılığı soy ve mezhepçilik, meclisi hiyerarşiyi örgütledi. Toplumsal sınıflandırmaya özendirildi insanlık, Sömürü ve ideolojik etkenlerle insanlık baskı altına alındı.
Güçlüler zayıf toplumların yaşam alanlarını, tarlalarını, geçim araçlarını ve yaşam hak ve özgürlüklerini gasp etmişlerdir. İnsanın insan üzerinde hakimiyet kurması, vahşet şekilde yürütülen savaşlar, soykırımlar, asimilasyonlar, doğayı ve toplumu felakete sürükleyen sistem yağma ve talan yöntemiyle insanlığı tuzağa düşürüp av ve avcı hale getirmiştir. Din ve Devlet sömürgeciliğin fidanlarını birlikte dikmiştir. Yobazlığın olduğu her yerde sömürü vardır. Zorlayıcı yöntemlerle bizleri dizayn edemezler.
Özellikle ekonomiyi istismar amaçlı kullanamazlar düzende büyük bir sızıntı çökme vardır tehditle ahlaksız bir noktaya gelinmiştir ve inanıyorum ki yıkılması an meselesidir.
Uydurma hikayelerle saptırılmış sosyal bilimlerle toplumu daha fazla oyalayamazlar. Tarihin tekerleği Z kuşağı dediğimiz yeni nesillerin bir devrim yapıp baskıcı sistemi tarihe gömecektir. Cumhuriyetçi ve demokratik yaşam çağına geçiş, ilkesiz bölen yıkıcı sistem yapılanmasına son verecektir.
İnsanlık hiçbir canlı türüne zarar vermeden, hakimiyet kurmadan, sömürmeden, ortak yaşamda buluşmalıdır. Toplum olarak savunma ve baskılara tepki verme insan olmanın gereğidir.
Demokratik eleştiri temelinde birleşme esastır. İdeoloji temelinde ayrışmadan emin adımlarla hedefe yürümeliyiz. Evrensel gerçekleri tüm farklılıklarıyla kabullenip canlı tutmalıyız.
Dünyamızı kurnazca maskeli küreselcilerin darbesinden kuşatmasından kurtarmalıyız.
Tek dünya tek ekonomi tek tip insan yaratma projelerini sabote etmeliyiz. Tüm dünya halkları parayla terbiye edilerek kontrol altına alınmış ulus devlet hiyerarşisi hüküm sürmektedir. Orta doğuda, Uzak Asya’da ve Afrika’da yaşananları görüyoruz. Siyasi dengeler dengesizleşti. İnsanlığın geleceğini, özgürlüğünü, umutlarını yeniden yeşertmek korumak ve savunmak için yöntemler geliştirip Demokrasi mücadelesi vermek ve dayanışmacı paylaşımcı kültürle biçimlenerek sitemi iyileştirmeliyiz.
Son olarak şunu diyebilirim ki; her düzeyde saygılı bir şekilde eleştirilere ilkeli bir şekilde cevap verebilmeli, dostluk kardeşlik, sevgi, aşk, aile ilişkileri seviyeli olmalı, kadına, çocuğa, hayvana yaklaşım özgürlük temelinde olmalı. Yöneticilerin ve üyelerinin sade, dürüst, onurlu ve taktir toplayacak düzeyde olmalı, halkını ülkesini ve dünya halklarının dinsel ve mezhepsel inançlarına saygı duymalıdır. İnsanlara yaklaşım onların Umut ve Özlemlerini boşa çıkaracak durumlardan kaçınılmalıdır. Yöneticilerin örgüt bilgilendirmeleri panellerde, kongrelerde, mitinglerde üsluplu ve hitabeti yandaş olmamalıdır. İyi bir dinleyici, araştırmacı, sorgulayıcı olmalıdır. Fedakâr cesur ve kararlı olmalıdır. Egolar ön planda olmamalı yargısız infazlar yapılmamalıdır. Tartışmalar dedikodular demokrasiyi parçalar, birliği ve mücadeleyi engeller hatta fiziki çatışmalara sebep olur. Karizma ve kibir hastalığından kurtulup vicdanlı sistemle siyaset yapmalıyız. Eleştiri ve öz eleştiri kurumu kurmalıyız toplumsal sorunları çözmede en iyi yoldur. Hatalı düşünceler ve söylemler etkisizleştirilip tedavi edilebilir. Öz eleştiri kişinin kendi hatalarını aşma ahlakıdır ve insanlığı soylu ahlaklı bir sisteme taşıma projesidir evrensel değerlere değer katar…
Sevgi ve hoşgörü ve vicdanla yaşamak olsun ilkemiz.