Topluma anlatamadığımız bir husus var. İnsani hassasiyetler bir yana;
Evrensel hukuk, savaş olan bir ülkeye sınır olan ülkelerin mülteci kabul etmesini zorunlu kılıyor.
Yani kısacası mültecileri geri göndereceğiz lafı bütünüyle palavra, onları zorla göndermeye giriştiğiniz anda Birleşmiş Milletlerin yaptırımıyla yüzleşirsiniz.
Mültecileri geri göndermenin tek yolu önce o bölgede huzur ve barış ortamını tesis etmektir ki, Erdoğan 30 km derinliğinde güvenlikli bölge oluşturmaya çalışırken tam olarak da bunu yapıyor.
Bilakis muhalefetin Suriye’den askerimizi geri çekeceğiz taahhüdü savaşın devamına vesile olur ki, o mülteciler ebediyen ülkemizde kalır.
Peki muhalefet liderleri bu hakikati bilmiyor mu? Elbette biliyorlar, ama seçmenlerinin cehaletten beslenen hassasiyetini istismar ederek bir anlamda dolandırıcılık yapmak suretiyle kirli siyaset pratiğini içtimai algı kapsamında kanıksatarak kronikleştirmeye çalışıyorlar.
Her zaman söylerim, ideolojik ilkelerle yontulmuş saksılar, analitik düşünemezler. Bu meşum hakikatte sürü psikolojisinin temelini oluşturur. Çocuklarınıza “Acaba” kavramını aşılarsanız, araştırmayı düstur edinerek gerçeği keşfederler.
Nitekim yüce Yaradan insanoğlunu kaşif olarak tasarladı, ama gel de beton dökülmüş ve ideolojik duvarlarla kuşatılmış yığınlara anlat.
Maalesef anlatamıyoruz, zira o duvarlar dışarıdan müdahaleye kapalıdır ve sadece içeriden yıkılabilir. İnşallah gelecek nesilleri kurtarma fırsatını yakalayabiliriz. Bunun için de özellikle Erdoğan iktidarına muhtacız, çünkü diğerlerinin böyle bir derdi yok.