AKIL VE GÖNÜL KÖRSE
NE YAZAR GÖZÜ GÖRSE
Sana yeryüzünde debelenenlerin en aşağısını haber vereyim mi?
Allah katında yeryüzünde debelenenlerin en aşağısı, akıllarını işletmeyen sağır ve dilsizlerdir. (Enfal 22) der.
Dere tepe, dağ taş dolaşmayı çok seven tek gözlü bi adam varmış. Yürür yürür gider, gider gider yürürmüş. Bir gün uzaklarda renkleri karmakarışık bi köy görmüş; alacalı bulacalı garip bir köy.
Yaklaşmış köye doğru. Yolları bir tuhaf, evleri bir tuhaf, İnsanları da ayrı bir tuhafmış köyün.
Köyün içine girince anlamış Meseleyi, Körler köyüymüş burası.
Kadınların, erkeklerin, çocukların velhasıl herkesin sımsıkı kapalıymış gözleri. Gezgin tek gözlü adam karar vermiş burada yaşamaya. “Hiç değilse benim tek gözüm var” diyormuş. “körler ülkesinde şaşılar kral olur derler. Ben de bunların başına geçer yaşarım” diye geçirmiş içinden.
Körlerin gözleri yokmuş ama elleri, kulakları, burunları çok hassasmış. Kendilerine göre kurdukları bir düzen içinde yuvarlanıp gidiyorlarmış. Adam şaşkın hallerine bakıyormuş onların. Yürümeleri, konuşmaları doğrusu başka türlüymüş. Bir gün körlerden biri ötekilerden birinin malını çalmış. Sadece tek gözlü adam görmüş bunu. Bağırarak ilan etmiş “filanca falancanın malını çaldı…
Körler; nerden biliyorsun ki demişler, o kadar uzaktan duyamazsın ki? Ben duymadım, gördüm demiş adam. Gözüm var benim, görüyorum… Körler göz diye, görmek diye bir şey bilmiyorlarmış. Uzun zaman içinde çoktan unutmuşlar bu hissi. Ne demek görmek, demişler. Nasıl görüyorsun yani, duyulmayacak mesafeden anlayabiliyor musun ne olup bittiğini? Anlıyorum tabi demiş adam. İnanmayız, imtihan edeceğiz seni demişler. Adamı almış uzakta bir yere dikmişler. Tecrübeleriyle eminlermiş ki o uzaklıktan hiçbir şey duyulamaz. Anlat bakalım demişler, biz şimdi ne yapıyoruz şimdi? Adam anlatmış: oturuyorsunuz, kalkıyorsunuz, koşuyorsunuz, yemek yiyorsunuz, şu şunu yaptı, bu bunu yaptı falan… Derken körler bir evin içine girmişler, bağırmışlar. “hadi anlatsana…”içeri girdiniz, göremiyorum ki demiş adam. Ne olmuş yani içeri girdiysek, 50 santim fark var, anlat hadi anlat demişler. Arada duvar var ama demiş adam, göremiyorum… Körler, sen atıyorsun demişler. Deminki tesadüftü, bak şimdi bilemiyorsun…
-Çıkın dışarı söyleyeyim demiş adam. Bu kadar mesafeden duyduktan sonra ha içerisi ha dışarısı demiş körler. “Ama ben duymuyorum, ben görüyorum ” diyormuş adam. Öyle şey olmaz demişler. Sende bir sorun var. Saçmalıyorsun, acayip şeyler söylüyorsun. Hekime muayene ettireceğiz seni. Adamı yaka paça hekime getirmişler. Hekim de kör tabi. Elleriyle yoklamaya başlamış. Adamın açık olan gözünü kastederek “Buldum” demiş, sorun burada… Saçmalaması bundan dolayı diyormuş, şimdi düzeltirim ben onu deyip gezginin sağlam gözünü kör etmeye çalışıyormuş…
Körler ülkesinde kral olmak isteyen gezgin zor kurtarmış kendini onların elinden…
Sözün Özü:
KÖRLER GÖRENLERİ ANLAYAMAZLAR. SAÇMALIYOR SANIRLAR VE ONU DÜZELTİP KENDİLERİNE BENZETMEK İÇİN GÖRENİ DE KÖR ETMEYE UĞRAŞIRLAR. Onun için sizinle aynı düşünmeyen insanlara kızmayın. Olup biteni nasıl görmüyorlar, anlamıyorlar diye kızıp öfkelenmeyin…
Her varlığın belli bir enerji düzeyi var ve her varlık ancak anladığı ve okuduğu seviyeye uygun bilgilere ulaşabilir. Ve akli yetisine göre onu mana verir ve anlar. Her varlık sadece evrendeki yayının kendi frekansına uygun ve yaradılış fıtratına uygun olanını alır. Üstündeki diğer yayınları duyamaz, göremez, hissedemez. Bundandır ki:
(ARAF 179) da Yaradan, “Yemin olsun ki, biz, cehennem için, cinlerden ve insanlardan, birçok kişiye vücut verdik/Birçoğunu döllendirip yaydık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.” diye buyurarak bu gerçeğe dikkat çeker…
Unutmayın; İki kapalı göz bile, kör bir akıldan fazlasını görür. Ayrıca; kafeste büyüyen kuşlar, uçmayı hastalık sanırlar. Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir.
Akıl ve gönül körse,
Ne yazar gözü görse.
HOŞ ve ESEN KALIN.
PUSULA
Allah diyor; sorgula,
Farz eylemiş her kula,
Her şeye inanırsan,
Konarsın daldan dala.
Düşünen daim haklı,
Doğru akılda saklı,
Aklın kullanmayanın,
Sonunda çıkar aklı.
Vahyi anlamak gerek,
Yolundan gitmek gerek,
Akıl hamallarını,
Bakar kör saymak gerek.
Akıl en güzel nimet,
Kullan Rabbine hamdet,
Aklın kullanmayana,
Allah verir musibet.
Duyduğuna inanma,
Gördüğün belki doğru,
Zannın ardına düşüp,
Sonra ateşte yanma.
(VAVEYLA adlı şiir kitabımdan)
Abdullah Haktankaçmaz