Devlet için halk için yaşam tarzımız için sağlığımız için ekonomimiz için birçok şey için siyaset yapılmalıdır, gereklidir.
Özellikle muhalefetin hükümeti doğru yapmaları, eksiklerini tamamlamaları konusunda demokrasinin işlemesi konusunda en gerekli ilkelerden birisidir.
Ak parti hükümeti ülkemizin son 21 yılına damgasını vurmuş, birçok atılım, projeler, savunma sanayinde müthiş gelişmeler sağlamıştır.
Siyaset konusunda ise muhalefet olan Cumhuriyet Halk Partisi kadar etkin olamamıştır.
Bazen yaptığı hizmetlerin, doğruların ispatını yapmada bile yetersiz kalmıştır. Muhalefetin bu konuda gerçekten başarısı görülmektedir.
Mevcut 17 bakan ve bunların 3-4 yardımcısı ile birlikte 70 civarında en üst düzeyde yönetici, 81 il 922 ilçe teşkilatlarında bulananlar ile birlikte tahmini 1100 yönetim kadrosunda olan siyasetçi Ak parti mevcudu var.
Daha delegeler, il ilçe başkanları kadın kolları, gençlik kolları gibi daha az etkin olan kişileri söylemiyorum bile.
CHP ‘nin il başkanı, ilçe başkanı, vekilleri, belediye başkanları hatta çaycısı bile hep aktif iken, sırtını Cumhurbaşkanına dayayıp siyaset yapanlara ne demeli..?
Çok kişi Ak parti İstanbul il başkanının adını bilmezken CHP’nin İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu çoğu bakandan vekilden belediye başkanınından daha aktif siyasetin içinde değil mi.?
Aile ve Sosyal Hizmetler, Milli Eğitim, Tarım ve Orman, Ticaret bakanlarının isimlerini çoğumuz belki bilmiyoruz.
Mesleki olarak görevini iyi yapsada siyasetçi olarak hiç sesi çıkmayan başta Sağlık bakanı Fahrettin Koca olmak üzere diğer bakanların da Ak partide siyaset yaptıklarını birilerinin hatırlatması gerekiyor.
Daha önceki başbakanlık seçiminde % 49 oyu ben aldım diye sahiplenen Ahmet Davutoğlu’nun parti kurup % 1 oy aldığı düşünülürse Erdoğan’ı parti dışında şahsi oyu olduğunu bilmemiz gerekir.
14 Mayısta Cumhur ittifakının kazanması durumunda yukarıda belirttiğim üst düzey siyasetin içinde bulunun 1100 kişinin muhalefet kadar etkisi olmadığı, Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsi oyunun daha fazla olduğunu düşünüyorum.