Dr. Müslüm Sunay yazdı…
“Dam üstünde un eler
Tombul tombul memeler
Memeler baş kaldırmış
Kavuşmuyor düğmeler”
Yukarıdaki türkü pek çok sanatçımız tarafından seslendirilmiş bir Urfa türküsüdür. Görüldüğü gibi türküler hemen her zaman her konuda ki bu, siyaset, hayat tarzı ya da cinsellik dahi olabilir, daha cesurdur, daha pervasızdır. Türkünün sözlerinden de görüldüğü gibi kadınlarda memeler-göğüsler her zaman bir cazibe merkezi olmuştur, ilgi çekmiştir. Oysa ki Afrika’daki, Avustralya’daki ve Amerika’daki bazı yerli kabilelerde bugün bile kadın ve kızlarda göğüsler açıktır.
Bundan 30 sene önce rahmetli Cemal abimin, Urfa kapalı çarşıdaki manifaturacılar çarşısındaki dükkanına yanına çay içmeye gitmiştim. Kürsüde yani küçük taburede oturmuş çay içip abimle sohbet ederken kucağında kundakla sarılı bebeğiyle bir köylü kadın ve kocası selam verip karşımdaki taburelere oturdular.
Beş dakika geçmeden bebek ağlamaya başlayınca, kadın önce bebeğin yüzünü güzelce açtı ardından saklama gizleme gereği duymadan göğsünü bebeğin ağzına dayadı ve emzirmeye başladı. Bebek de “niçin geç kaldın” der gibi bir serzenişle humur humur ederek emiyordu.
Göz ucuyla şaşkın şaşkın bakıyordum. Biri bitince diğer göğsünü açtı ve yine bebeğin ağzına dayadı.
Alışverişleri bitince toplanıp yavaş yavaş gitmeye başladılar.
Onlar gidince Cemal abime,
–“Abim bu kadının yaptığı ne iştir?” dediğimde, abim bana döndü,
–“Anamın oğlu; köylerimizin bir kısmında göğüsleri açmaktan dolayı utanmazlar. Çünkü onlar için memeler cinsel cazibe merkezi değil kutsal süt kaynağıdır. Bundan dolayı, “süt kardeşliği” de kan kardeşliği kadar önemli olduğundan süt kardeşleri bir biri ile evlendirilmez bile” dedi.
Abimden müsaade isteyip ayağa kalktım, önümdeki aktar pazarının ardından isotçu pazarından çıkıp arabamla Yenişehir’de Kasaptaşı Parkı’na bakan evime doğru yola koyuldum.
Müziği açmadan bir yandan arabayı kullanıyor bir yandan da değişik kültürleri, bunların ayıplarını, yasaklarını düşünüyordum.
Bizi biz yapan etkenlerin başında ailemiz okul ve çevremiz gelmektedir.
Bizlerde domuz eti ve alkol haramken, Hristiyan dünyasında bunlar haram değildir.
Ayrıca toplumda iletişimde, “Meme” kelimesini kullanmak bile ayıp sanıldığından meme yerine “göğüs” sözcüğünü kullanmak tercih edilir.
Bundan dolayı, “memesinden” şikayeti olan bayanlar, genel cerrah yerine, yanlışlıkla göğüs yani akciğer doktoruna giderler.
Pazarda uyanık pazarcılar, bu objeye ne meme ne de göğüs demezler. Onlar “ikizlere takke, ikizlere takke” diyerek müthiş bir zeka örneği gösterirler.
Çocukluğumda, çok iyi hatırlarım; bebek dünyaya gelince 5 vakte kadar bebeğe dokunur, rahatsız eder, hasta eder korkusu ile annenin tıbbi olarak en kıymetli şifa kaynağı olan ilk sütü vermezlerdi. Bu olayı Ahmet Arif bakın nasıl dile getirmiş:
Doğdun,
Üç gün aç tuttuk seni
Üç gün meme vermedik sana Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü…