DOLAR 35,6878 % 0.13
EURO 37,4911 % 0.7
STERLIN 44,5888 % 1.05
FRANG 39,4017 % 0.26
ALTIN 3.178,91 % 0,75
BITCOIN 105.133,48 0.152

İSRAİL’İN FİLİSTİN İŞGALİ: 1944’TEN 2025’E KANLA YAZILAN GERÇEK TARİH

Yayınlanma Tarihi : Google News
İSRAİL’İN FİLİSTİN İŞGALİ: 1944’TEN 2025’E KANLA YAZILAN GERÇEK TARİH
0

İsrail’in Filistin İşgali: 1944’ten 2025’e Kanla Yazılan Gerçek Tarih

Avrupalı Yahudi göçmenlerin Avrupa coğrafyası üzerindeki yayılımcı politikaları nedeni ile maruz kaldıkları zulüm sonrası 1944 yılı kâğıt üzerinde anlaşmaya varılan İsrail devletinin kuruluşu ile 1945’te biten 1. Dünya Savaşı’nın ardından İngiliz kontrolünde olan Filistin’e gitmesiyle başlayan ve 76 yıldır süren çatışmaların kısa tarihçesi… Ortadoğu’da ne oldu, niçin oldu, ne zaman oldu? Osmanlıya ihanetleri sonrası bir türlü huzura kavuşamayan Filistin halkları ve Siyonist Yahudiler arasında ne oldu? Bu noktaya nasıl geldiler?

İsrail’in Filistin İşgali: 1944’ten 2025’e Kanla Yazılan Gerçek Tarih

İsrail-Filistin arasındaki çatışmalar 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı beklenmedik saldırının ardından bir kez daha alevlendi. İsrail misilleme olarak, Hamas’ın kontrolündeki Filistin bölgesi Gazze Şeridi’ne hava saldırıları yapılması ve “tam bir abluka” uygulanması emrini verdi. Bu, kökleri 20. yüzyılın ortalarına dayanan bir çatışmanın yeni ve ölümcül bir bölümünü teşkil ediyor.

KASSAK Komisyonu Başkanımız Sayın Salih Kurt Beyefendi’nin kaleme aldıkları yazıda, Filistin ve İsrail arasında 76 yıldır süregelen çatışmaların kısa bir tarihçesini derleyerek aktarıyor.

1944: 27 Ocak – Leningrad Kuşatması’nın sona ermesiyle hammadde sıkıntısı çeken Almanya, Türkiye’den yardım talep etti. Bunun üzerine, Türk-Alman dostluğunu etkilemek ve Türkiye’yi II. Dünya Savaşı’nın içine çekebilmek için Yunanistan’ın bir kasabasında 270 kişi, Naziler tarafından öldürüldü.

Nisan 1944’te İngiltere ve ABD, Türkiye’ye nota vererek Almanya’ya krom ihracatının durdurulmasını talep etti. 20 Nisan 1944’te Türkiye, Almanya’ya krom ihracatını durdurmuş olsa da, uluslararası ticaret antlaşmaları gereği, Almanya’ya Makine ve Kimya Enstitüsü’nde kullanılan birçok hammaddenin satışına devam etti. Avrupa ve dünya, Türk-Alman İmparatorluğu’nun ilişkilerinden, dostluğundan ve ticaretinden rahatsızdı.

Bu sırada, yayılmacı politikaları nedeniyle Almanya’daki kamplarda çalıştırılan ve üzerlerinde bir takım kimyasal deneyler yapılan Yahudiler, Alman zulmünden kurtulmak için İngiliz Kraliyet Sarayı’ndan gizlice yardım talep etti. Dünya ülkeleri, Nazi kamplarında çalıştırılarak zulme maruz kalan Yahudileri kurtarmak için Türk-Alman dostluğunun kullanılmasını sağlamak amacıyla İngiliz Kraliyet Sarayı’na baskı yapıyordu.

Gizlice Türk yetkililerle görüşmek üzere İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosluğu’na gelen Ana Kraliçe Elizabeth Bowes Lyon, Türk yetkililerden, Nazi kamplarındaki Yahudilerin kurtarılması için Alman İmparatorluğu ile görüşme sözü aldı. Haziran 1944’te Adolf Hitler ile görüşen Türk makamları, Nazi kamplarındaki Yahudilerin, krom ve çeşitli hammaddelerin ticaretine devam etme sözü karşılığında kamplardan çıkarılacağına dair güvence aldı.

Bu olay, dünya basınında sevinçle karşılandı. Ancak Yahudilerin gitmek istediği coğrafya Tel Aviv’di ve bu bölge İngiltere’nin sömürgesi altındaydı. Bunun üzerine yapılan antlaşma gereği, birçok Avrupa ülkesine dağılan Yahudilerin bir kısmı, aslen Osmanlı toprağı olan ve daha sonra İngiliz sömürgesine geçen Tel Aviv’e sığınması şartıyla, İngilizler tarafından Türk Devleti’ne satışı konusunda mutabakata varıldı.

1944’ten 1948’e kadar Tel Aviv’in dışında kalan bu bölgeye, Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden akın eden Yahudiler, 1948 yılında David Ben-Gurion liderliğinde bir grup yayılmacı Yahudi ile bağımsızlıklarını ilan etti.

BM Özel Komitesi, Filistin’in yüzde 55’ini, nüfusun yüzde 35’i olan bir Yahudi devletine veren, bu devletin yanında bir Arap devletinin kurulmasını öneren ve Kudüs’ün bir kısmını da uluslararası yönetime bırakan bir paylaşım planı önerir. Filistinli temsilciler planı reddederken, Yahudi temsilciler kabul eder.

BM Genel Kurulu 29 Kasım’da 33 ülkenin paylaşım lehinde, aralarında Türkiye’nin de olduğu 13 ülkenin aleyhinde ve 10 ülkenin de çekimser oy kullanmasıyla planı onaylar.

1948: İsrail’in ilk başbakanı David Ben-Gurion 14 Mayıs’ta Bağımsızlık Bildirgesi’ni kamuoyuna açıklar. Ertesi gün yürürlüğe girecek olan bildirge, Filistin üzerindeki İngiliz mandasının sona ermesinden bir gün önce açıklanır. Araplar ve Yahudiler arasında çıkan iç savaşta BM’ye göre Yahudi devleti Filistin mandası topraklarının yüzde 77’sinin kontrolünü ele geçirir.

Filistinliler için bu tarih, daha sonra yerlerinden edilmelerinin ve topraklarından sürülmelerinin habercisi olan “Nekbe” felaketini işaret eder.

Deir Yasin gibi köylerdeki katliam haberlerini duyan yüz binlerce Filistinli Mısır, Lübnan ve Ürdün topraklarına doğru kaçarken, Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak orduları İsrail’e saldırarak 1948 Arap-İsrail Savaşı’nı başlatır.

Arap orduları püskürtülür, ateşkes ilan edilir ve İsrail’in lehine yeni sınırlar çizilir. Ürdün, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ün, Mısır ise Gazze Şeridi’nin kontrolünü ele geçirir.

1956: Mısır’ın Süveyş Kanalı’nı kamulaştırmasının ardından İkinci Arap-İsrail Savaşı ya da Süveyş Krizi yaşanır. Buna karşılık İsrail, Birleşik Krallık ve Fransa bir ittifak kurar ve İsrail Gazze Şeridi ile Sina Yarımadası’nı işgal eder. İsrail ordusu, ABD ve SSCB’nin baskısıyla sonunda askerlerini geri çeker.

1959: Yaser Arafat Gazze ve Kuveyt’te Filistin örgütü El Fetih’i kurar. Bu örgüt daha sonra Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) temel unsuru haline gelir.

1964: Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kurulur.

1967: İsrail ve Arap komşuları arasındaki Üçüncü Arap-İsrail Savaşı ya da Altı Gün Savaşı, Orta Doğu haritasının büyük ölçüde yeniden çizilmesine yol açar. İsrail Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü, Gazze Şeridi’ni, Sina Yarımadası’nı ve Golan Tepeleri’ni ele geçirir.

1973: Yahudilerin Yom Kippur bayramı sırasında, 6 Ekim’de, Mısır ve Suriye orduları İsrail’e karşı saldırıya geçerek yeni bir bölgesel savaş başlatırlar. İsrail’in Arap ordularını püskürtmesiyle 19 gün sonra sona eren Yom Kippur Savaşı, her iki tarafın da ağır kayıplar vermesine, en az birkaç bin kişinin ölmesine neden olur.

1979: Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat ve İsrail Başbakanı Menahem Begin tarafından 1978 yılında imzalanan Camp David Anlaşması’nın ardından İsrail-Mısır Barış Anlaşması Washington’da imzalanır. Bu anlaşmanın şartlarına göre Mısır, Altı Gün Savaşı’ndan sonra kaybettiği Sina Yarımadası’nı geri alır. Sedat, İsrail Devleti’ni tanıyan ilk Arap lider olur.

1982: Savunma Bakanı Ariel Şaron komutasındaki İsrail birlikleri, Celile İçin Barış Operasyonu adı verilen tartışmalı bir askerî harekâtla komşu Lübnan’a girer. Operasyonun amacı, güney Lübnan’daki Filistinli gerilla üslerini yok etmektir. Ancak İsrail birlikleri Lübnan’ın başkenti Beyrut’a kadar ilerler.

Arafat liderliğindeki FKÖ’nün yenilgiye uğratılması, Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarını neredeyse tamamen savunmasız bırakır. 16-18 Eylül tarihleri arasında İsrail’le bağlantılı Lübnanlı Hıristiyan Falanjist milisler, Beyrut’taki Sabra ve Şatilla kamplarına girerek uluslararası toplumu şoke eden vahşi bir katliama imza atarlar. Kahane Komisyonu olarak bilinen bir İsrail soruşturmasına konu olan katliamlar daha sonra Şaron’un savunma bakanlığı görevine mal olur.

1987: Gazze’deki Filistin mülteci kamplarında başlayan ayaklanmalar Batı Şeria’ya sıçrayarak Birinci Filistin İntifadası’nın (Arapça’da ayaklanma) başlangıcını oluşturur. Birinci İntifada 1993 yılına kadar sürer ve 1000’den fazla Filistinlinin hayatına mal olur. İsrail’in askerî gücüne karşı koyan taş atan Filistinli göstericilerin görüntüleri Filistin mücadelesinin sembolü haline gelir.

Mısır’daki Müslüman Kardeşler ideolojisinden etkilenen Hamas da bu ayaklanma sırasında ortaya çıkar. İslamcı hareket en başından beri silahlı mücadeleyi destekler ve bir İsrail devletinin meşruiyetini açıkça reddeder.

1993: Yaser Arafat ve İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin aylar süren hummalı gizli müzakerelerin ardından Oslo Anlaşmalarını imzalar. Oslo Anlaşmaları, Batı Şeria ve Gazze’nin idari kontrolünü üstlenecek olan Filistin Yönetimi’nin kurulmasını öngörür. Arafat ve Rabin 13 Eylül’de Beyaz Saray bahçesinde ABD Başkanı Bill Clinton’ın huzurunda tarihi bir tokalaşma gerçekleştirir. Bu olay dünya çapında 400 milyondan fazla kişi tarafından televizyondan izlenir.

1995: Rabin 4 Kasım’da Tel Aviv’de düzenlenen bir barış mitinginde aşırı sağcı bir Yahudi tarafından suikasta uğrar.

1996: Benjamin Netanyahu ilk kez başbakan seçilir.

2000: Şaron, 28 Eylül’de sağcı Likud partisinin lideri olarak Kudüs’teki El Aksa/Tapınak Dağı bölgesini ziyaret ederek Filistinlileri kışkırtır ve El Aksa İntifadası olarak da bilinen İkinci İntifada’nın fitilini ateşler. Beş yıl boyunca 3.000 Filistinli ve 1.000 İsraillinin öldürüldüğü bu savaş 2005 yılına kadar devam eder.

2001: Şaron İsrail başbakanı seçilir ve daha sonra Filistinin Ramallah’taki yerleşkesinde abluka altına aldığı Arafat’la teması keser.

2002: İsrail hükümeti, İsrail’i Batı Şeria’dan ayıracak bir duvarın inşasını öngören Savunma Kalkanı Operasyonu’nu başlatır. BM Güvenlik Konseyi ilk kez İsrail ve Filistin devletlerinin bir arada var olmasından söz eder. İsrail ordusu Ramallah üzerindeki kuşatmayı kaldırır.

2004: 22 Mart’ta Hamas’ın felçli kurucu ortağı ve ruhani lideri Şeyh Ahmed Yasin bir İsrail helikopter saldırısında öldürülür. Sekiz ay sonra, 11 Kasım’da FKÖ lideri Arafat uzun süren bir hastalığın ardından Paris’teki bir hastanede hayatını kaybeder. Arafat’ın ölümü bir tartışma konusu haline gelir. Bazı uzmanlar doğal nedenlerle öldüğüne kanaat getirirken, diğerleri polonyum 210 kullanılarak zehirlenmiş olabileceği ihtimalini göz ardı etmez.

2005: Mahmud Abbas, Filistin Yönetimi’nin lideri seçilir. 38 yıllık işgalin ardından İsrail Gazze’den çekilir.

2006: 4 Ocak’ta Başbakan Şaron felç geçirir ve 2014’teki ölümüne kadar sürecek bir komaya girer. Ehud Olmert başbakanlık görevini ve Şaron’un yeni kurduğu merkez partisi Kadima’nın başkanlığını devralır.

Hamas’ın Filistin topraklarındaki yasama seçimlerini kazanması, ABD ve AB’nin Filistin hükümetine yapılan doğrudan yardımı dondurmasına neden olur.

Lübnanlı radikal İslamcı grup Hizbullah, İsrail’e roket saldırıları düzenler ve iki İsrail askerini esir alır. İsrail güç kullanarak misilleme yapar ve başta Lübnanlılar olmak üzere çok sayıda sivil ölür. İsrail’de yaygın bir şekilde başarısızlık olarak görülen savaş, Olmert’e yönelik istifa çağrılarının artmasına yol açar.

2007: Hamas ve El Fetih güçleri arasında aylarca süren çatışmaların ardından Hamas, Gazze’nin kontrolünü ele geçirir.

2008: 27 Aralık’ta İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Gazze’ye sürpriz bir saldırı düzenleyerek bir günde 200’den fazla kişinin ölümüne yol açar. Kısa bir süre sonra İsrail Ordusu, Gazze’ye iki hafta süren bir kara harekâtı düzenler. Bir BM raporu, çatışma sırasında hem İsrail’in hem de Hamas’ın savaş suçu işlediği sonucuna varır.

2009: 18 Ocak’ta İsrail ve Hamas tek taraflı ateşkes ilan ederek, 1.300’den fazla Filistinlinin yanı sıra 13 İsraillinin ölümüne neden olan 22 günlük savaşı sona erdirir.

2011: 27 Mart’ta İsrail, Gazze’den düzenli olarak atılan kısa menzilli roketleri engellemesini sağlayan Demir Kubbe adlı roket savar füze savunma sistemini devreye sokar.

2012: İsrail güçleri 14 Kasım’da Hamas’ın üst düzey komutanı Ahmed al-Jaabari’yi bir hava saldırısı ile öldürür ve Hamas’ın Kudüs’e ilk kez roket atarak misilleme yaptığı sekiz günlük bir harekât boyunca daha fazla saldırı gerçekleştirir. 130’dan fazla Filistinlinin yanı sıra beş İsrailli de hayatını kaybeder.

2014: Haziran ayında üç İsrailli genç Batı Şeria’nın El Halil kenti yakınlarında kaçırılır ve öldürülür. İsrailli yetkililer olaydan Hamas’ı sorumlu tutar ve 8 Temmuz’da Gazze’ye çok sayıda hava saldırısı düzenleyerek yedi hafta boyunca Hamas’la karşılıklı roket atışları yapılmasına neden olur. İsrail’in füze saldırıları Gazze’de 2.200’den fazla Filistinlinin ölümüne neden olur.

2018: 30 Mart’ta on binlerce Filistinli, İsrail’in Gazze Şeridi’ne uyguladığı ablukayı protesto etmek için İsrail sınırı yakınlarında toplanır. Gösteriler birkaç ay boyunca devam eder. BM İnsan Hakları Konseyi tarafından görevlendirilen Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu’na göre, Mart sonu ile Aralık 2018 sonu arasında bu protestolar sırasında en az 189 Filistinli öldürülür ve 6.000’den fazla kişi yaralanır.

2021: Filistinli cemaat, haftalardır tırmanan gerginliğin ardından Mayıs ayında Kudüs’teki Mescid-i Aksa yerleşkesinde İsrail polisiyle çatışır. Hamas, İsrail güçlerinin yerleşkeden çekilmesini talep ettikten sonra İsrail’e roket yağdırır. İsrail’in Gazze’ye hava saldırılarıyla karşılık vermesi, 200’den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan 11 günlük bir çatışmayı tetikler.

2022: İsrail 5 Ağustos’ta Gazze’ye hava saldırısı düzenleyerek İslami Cihad grubunun üst düzey bir militanını öldürür ve Filistin bölgesinden misilleme roket ateşi açılmasına neden olur. Bunu takip eden üç günlük çatışmalarda en az 40 Filistinli hayatını kaybeder.

2023: İsrail güçleri 26 Ocak’ta işgal altındaki Batı Şeria’nın sorunlu bir kasabasına düzenledikleri baskında dokuz Filistinli İslami Cihad mensubu silahlı kişiyi ve sivilleri öldürür. Filistinli militanların iki roket atarak karşılık vermesi İsrail’in misillemesini tetikler. Olayda başka can kaybının olmadığı bildirilir.

7 Ekim’de Hamas, İsrail’e eşi benzeri görülmemiş, çok yönlü bir sürpriz saldırı düzenler ve savaşçıları hava, kara ve deniz yoluyla birçok noktadan ağır tahkimatla Gazze sınırına sızar. İsrail güçleri Gazze’ye hava saldırıları düzenleyerek ve sınıra askeri takviye yaparak karşılık verir.”

2024: İsrail’in 452 günlük saldırılarında, Gazze Şeridi’nde katledilenlerin sayısı 46.913’e, yaralı sayısı ise 110.750’ye yükselmiştir. 10.000’den fazla kayıp ve 16.300 kişi gözaltına alınan vakalarla birlikte toplam mağduriyet, tespit edilebilen verilere göre 183.963 olarak kaydedilmiştir.

2025: Türk kamuoyu ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın baskısının dünya kamuoyunda geniş yankı bulmasıyla, seçilmiş ABD Devlet Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu “O… çocuğu” diyerek azarlamış ve ateşkes yapmaya mecbur bırakmıştır. “Gazze Kasabı” olarak anılan Netanyahu ve İsrail devleti, alınan ateşkes kararına rağmen mazlum ve mağdur Filistin halkı üzerine ölüm kusmaya devam etmiştir. Yahudilerin geçmişte kendi peygamberlerinin neredeyse tamamını katletmiş olmaları göz önüne alındığında, yeryüzünde sürekli kan döken vahşi bir millet oldukları açıkça görülmektedir.

Gazze’de, Hamas ve İsrail arasında varılan karşılıklı esir takası mutabakatı kapsamında, 90 Filistinli çocuk ve kadın esir, işgal altındaki Batı Şeria’da bulunan Ofer Askeri Cezaevi’nden serbest bırakılmıştır. Ancak bu coğrafyada, gelecek yüzyıla sirayet edecek ceza hukuku ve medeni hukuk sorunlarının çözülmesi için Türkiye’de bir Uluslararası Savaş Suçları Araştırma Mahkemeleri (USSAM Mahkemeleri’nin) kurulması zaruri bir mecburiyettir. Şehit edilen 46.913 kişinin, 10.000’den fazla kayıp kişinin ve 16.300 gözaltına alınarak akıbeti belli olmayan bu insanların hak arayışlarını yürütecek güçlü bir ülkeye ve mahkemeye acil ihtiyaç vardır. Bu belirsizliğin açtığı temel ihtiyaçlardan birincisi olarak vahşetin kanayan yaralarını sarmaya muktedir bir USSAM Mahkemeleri yapısına acil ihtiyaç duyulmaktadır.

Birçok ülkenin insan hakları hukukçuları ve kolluk kuvvetlerinin bu mahkemeye entegrasyonu sayesinde, yeryüzü hâkimleri kavramı hayata geçirilecek ve gelecek yüzyıl, adalet ve insan hakları yüzyılı olarak inşa edilecektir.

USSAM Mahkemeleri Türkiye: Mağdur ve mazlum halkların umut ve adalet kapısı!

 

YORUM YAP