Kaderin sözlük anlamı – miktar, ölçü, bir şeyi belirli bir ölçüye göre yapmak ve belirlemek – gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise kader, “yüce Allah’ın, ezelden ebediyete kadar olacak tüm şeylerin yeri ve zamanı, nitelik ve özellikleri, takdir edilmesi ve ezelî ilmiyle bilip sınırlaması” anlamına gelir. Aynı zamanda kader, evreni ve evreni ortaya çıkaran olayları belli bir nizama ve ölçüye göre düzenleyen ilahi bir kanun olarak da ifade edilir. Evrende her şeyin bir kaderi vardır. Bunun anlamı ise, yüce Allah, insanları hür iradeleri ile seçecekleri şeylerin ne şekilde ve nerede seçileceğini ezeli olan yani zamanla sınırlı olmayan mutlak ilmi ile bilir. Allah’ın ezel, anlamında bir şeyi bilmesinin, kulun seçimi ve iradesi üzerinde zorlayıcı bir etkisi bulunmaz.
Sabır, insanın olumsuz durumlar karşısında kendini kontrol edebilme yeteneği ve tahammül gücüdür. Sabır, çeşitli zorluklarla karşılaşıldığında, bu zorluklara karşı sakin ve sabırlı bir şekilde tepki verebilme becerisidir.
Şems-i Tebriz-i (Mevlana’nın mürşidi) kader konusunda şöyle der:
Hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten ” Ne yapalım kaderimiz böyle ” deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamı değil, sadece güzergâhı verir. Güzergâh bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hâkimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin…
Kitabımız Kuranı kerim; kader kavramıyla ‘sünnetullah’ da denen tabiat kanunlarını kastetmektedir. Onun için bir Müslüman’ın ben çaresizim deyip, boynunu büküp bir kenarda başına gelecekleri beklemeye ve adına da sabır demeye hakkı yoktur. Bu tavır bir din cahili tavrıdır. Allah’ın dininin mensubunun tavrı değildir, olamaz. Zaten sabır da eylemsiz beklemek değil, bilakis eylemli bir bekleme işidir.
Kuran’a göre sabır: İnsanın haklı ve doğru çabalarını inanç ve kararlılıkla sürdürmesi, karşısına çıkan zorluk ve olumsuzlukları cesaret ve metanetle aşabilmesidir. Allah’ın dini doğrultusunda yaşama gayretini sürdürüp O’nun ileride vereceği yürütme hükmünü acele etmeden beklemesidir. Ayrıca, insanın dine ve akla uymayan işlerden sakınıp nefsine hâkim olmasına da sabır denir.
Sonuç olarak yaşamda elimizden gelen tüm gayret ve çabayı gösterdikten sonra başımıza gelecekleri beklemeye sabır, sabır sonunda başımıza gelenlere de kader denir.
Yine Kuranda kader kökünden gelen ve ölçüye bağlamak anlamında olan ‘takdir’ sözcüğü de tabiat kanunları, değişmez ölçüler anlamında kullanılmıştır. Bu kullanıma göre, Ay ve Güneş’in belirlenmiş ölçülere göre seyretmeleri, her türlü iş ve oluşun, her türlü yaratılış ve yaratışın seyri Allah’ın bir takdiri yani ölçülendirmesidir.(En’am, 95; Furkan, 2; Yâsîn, 38; Fussılet, 12)
Kaderi sizlere daha iyi anlatabilmek için bir satranç benzetmesi aktaracağım. Kader diye anılan tabiat kanunları, satrancın nasıl oynanacağına ilişkin kurallara benzer. Bu kuralları Yaratıcı koyar. Bize düşen, bu kuralları değiştirmek değil, satrancı onlara uygun oynayarak kazanmaktır. Allah, satrancın galip veya mağlubunu önceden belirlemez, ilan etmez. Ama Allah, sonsuz bilgisiyle satrancın galip ve mağlubunu ilk bakışında anlar, bilir. Beceriksiz oynayanın yenilgisinin sebebi O’nun bilmesi değildir, kendisinin yanlış oynamasıdır.
Tebriz’in güneşi Şems-i Tebriz-i kaderi kısaca şöyle özetler ve “ Olduğu kadar, olmadı kader ” der.
Ben de Naçizane başına gelen bir olayda “keşke” diyorsan, elinden gelen her çabayı inanç ve gayretle sürdürmemişsin, üzerine düşeni tam yapmamışsın demektir. Bu durumda başına gelen kaderinden değil, kendi hatalarından dolayıdır. Buna hataya düşüp kaderimmiş dememeli, Allah’ım bir daha böyle bir sıkıntı verme deyip kendi hatalarımızı Allah’a fatura edip, haşa Allah’a iftira etmemelidir.
Eğer başına gelen bir olayda “keşke” demiyorsan yani sen elinden gelen her çabayı inanç ve gayretle sürdürmüşsen başına gelene kaderimdir diyebilirsin. Ancak bu durumda, vicdanın da ruhun da kendine düşen görevi yapmanın huzuru içinde olur… ESEN KALINIZ
(A.Hktnkçmz)