Mehmet Sıtkı Aloğlu yazdı…
-Babam yedi gün ziyafet vermiş, dünyaya geldiğinde sen…
-Hani! Sen benim saçlarımı öderdin ya, okula giderken…
-Sana harçlık verdiğim günleri unuttun mu, mutlu olduğunu…
-Ya Ben! Ödevini ben yapardım sen uyuyunca…
-Sen abisin diye, sana su getirirdim, sende okulda beni korurdun, çelmeden, azardan…
Bize ne oldu…
Evet dostlar biz neden bu kadar değiştik.
Aynı karında, aynı yuvada aynı anne baba ile yaşadık ve bir can bir yuva olduk fakat büyüyünce soğumaya başladık.
Bu acı bu ayrılık bu gaflet neden…
Kimi der “Ahh! Keşke bir kardeşim olaydı”
Kimi de der “Keşke bu kardeşim olmayaydı”.
Yüce Âllah Hicr Suresi, 47. ayetinde:
“Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar” emrini ve bize uymamız gerekeni söylüyorsa, bize de buna uymak ancak düşer.
Toplumda kardeşler olarak birlikte hareket edenleri gördükçe, sanki bende onların kardeşiymişim gibi imreniyorum.
Kardeşlik bağlarının zayıflığını da hissetttikçe sosyal hayattan dahi küsecek kadar üzülüyorum.
Kardeşimizi anne babadan bize kalan en güzel bir miras olarak görmemiz lazım.
Anne ve babalar bir gün mutlaka bu dünyadan geçecek ve siz biten o yuvanın temel harçları olarak yeniden birer yurt yuva olacaksınız.
Doğduğunuz büyüdüğünüz yuvaya özlemi, kardeşlik bağlarını pekiştirirseniz duyarsınız.
İçinizdeki çocukluk özlem ve hatıralar işte o zaman hep taze olarak Yüreğinizden yaşayacaktır.
Kardeşlik ilişkisini özet olarak, yakınlık, koruma, sevgi. merhamet, sosyal deneyimleri beraber edinmenin yanı sıra kıskançlık, çekişme, rekabet, düşmanlık gibi farklı duyguların bir arada deneyimlendiği, elle tutulmayan, gözle görünmeyen. somut olmayan, bir ilişkiler yumağı olarak da tanımlayabiliriz.
Son olarak, siz siz olun kardeşiniz ile iletişim kurun.
Mutlaka bir çizgide kesiştiğinizi göreceksiniz, diyorum.
Sevgi ve kardeşçe kalınız.
Saygılarımla.
M Sıtkı Aloğlu