Kefir, Kuzey Kafkasya’dan Türkler tarafından Türklerin 5000 yıl önce buldukları inek keçi veya koyun sütüne kefir taneleri aşılanarak hazırlanıp Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ne ve dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. Avrupalılar kefir tarifini 18. ve 19. yüzyıllarda ele geçirerek Avrupa’ya yaydı.
Kefir, uzun yıllar boyunca Kafkaslar’da hastalıkların iyileşmesi için tüketilirdi. Yıllar geçtikçe de tüm dünyada popülerleşmeye başlamıştır. Günümüzde neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da da üretilen kefir, Türkiye’de ilk olarak 1980’li yıllarda ambalajlı olarak üretilmiştir.
Kefir gerçekten iyi bir fosfor ve biyotin kaynağıdır. Her yaş grubundan bireyler tarafından tüketilebilirken, insan sağlığına katkısı da çok büyüktür. Kimi insanlar tarafından 21. yüzyılın yoğurdu olarak da nitelendirilen kefir, süt içeriğinde bulunan bütün besin maddelerini içerir. Ayrıca kefir kültürü ile mayalandığı takdirde, ortaya çıkan mikroorganizmalar sayesinde yüksek bir besleyici değerine sahiptir.
Bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etki yaptığını gösteren sınırlı çalışmaların yanı sıra bazı patojen bakterilere karşı antibakteriyel etki gösterdiği de saptanmıştır. Sütte yer alan tüm besin maddelerini içeren kefir ayrıca vücut için gerekli olan amino asit ve yağ asitlerini de içerir. Günde 1 su bardağı kefir tüketildiğinde günlük kalsiyum ve fosfor ihtiyacının %20’si, B2 vitamininin %19’u, B12 vitaminin %14’ü ve magnezyum ihtiyacının %5’i karşılanabilir. Yapılan pek çok kısıtlı çalışma ışığında kefirin diğer faydaları da aşağıda listelenmiştir:
- Kas kasılmalarını önlemede yardımcıdır.
- Damar sertliğini önler.
- Kronik yorgunluğun giderilmesinde etkilidir.
- Kansızlığı önler.
- Cilt, tırnak, göz ve diş sağlığı üzerinde olumlu etkileri vardır.
- İdrar yolu iltihabı tedavisini destekler.
- Kilo kontrolünde yardımcıdır.
- Vücut direncini artırır.
- İyileşme sürecini hızlandırır.