Sibel Arslan yazdı…
Tutarsızlık, tereddüt, şüphe, acı, batıl inanç, gelecekte hatta öldükten sonra bile neler yaşayacağımıza ilişkin kaygılar, hırs, açgözlülük, kıskançlık, çekememezlik, azgınlık; delice, iflah olmaz arzular, savaş, yalanlar, sadakatsizlik, dedikodu, merak…
Biz insanlar bunlarla donatılmışız.
Vasat düzeydeki tutarsız mantığımızla, öğrenme ve yargılama kapasitemizle övünüp duruyoruz; oysa ne gariptir ki bunlar karşılığında ödediğimiz bedel haddinden fazla.
Oysa insan olmak çok kolay sadece; sevgi, hoşgörü…
Bizim kültürümüz de önemli mihenk taşıdır sevgi, hoşgörü…
Çok şey değişti yaşantımızda.
Mevsimler yediklerimiz içtiklerimiz bile.
Örneğin mevsime göre meyve sebze olurdu. Mevsimin geldiğini meyve ve sebzelerden bile anlardık…
İyi mi kötümü bilmem ama sebzeler gibi insanlar da değişti.
Ufak şeylerden mutlu olmak bu nedenle ulaşılmaz oldu.
İnsanlık, aile ulaşılmaz oldu.
Kolay elde etmek, sonsuz istekler, sonsuz teknoloji hep “daha çok, daha daha”.
“Medeniyet” diyoruz bu değişimin adına.
Sonra özlemlerimizi sıralıyoruz sosyal mecra da sanıyoruz ki değişen medeniyet.
Aslında değişen biziz.
Değişen taşlaşan kalbimiz.
İnsanlıktan çıkan insanlarımız.
Her şey zamanında güzeldir. Çocuklarınız başını küçükken okşayın ona sevginizi gösterin ailenizi sevin…
Sonra mevsiminden önce yenen domates, bibere benzer sevginiz, tadınız tuzunuz olmaz.
Gömdüğümüz yerden çıkartın artık kafanızı, insanlık sizi bekler…