DOLAR 34,2927 % 0.15
EURO 37,0900 % -0.21
STERLIN 44,5710 % 0.06
FRANG 39,5892 % 0.07
ALTIN 3.021,69 % 0,32
BITCOIN 67.072,00 -1.068

RAHMETLİ MEHMET GERGER’İN ARDINDAN GEÇİKMİŞ BİR YAZI: KÜLAFLI’DAN GELİRKEN ABİDE KAVŞAĞINDA BİZLERİ KORKUTMUŞTUN!

Yayınlanma Tarihi : Google News
RAHMETLİ MEHMET GERGER’İN ARDINDAN GEÇİKMİŞ BİR YAZI: KÜLAFLI’DAN GELİRKEN ABİDE KAVŞAĞINDA BİZLERİ KORKUTMUŞTUN!
0

İbrahim Halil ÇELİK yazdı…

Badıllı Aşiret Reisi Hacı Halil Badıllı bizi Külaflı Köyüne davet etmişti. Şevki Hafız, Mehmet Gerger, Sabri Tepe, Mehmet Emin Karabulut, Hacı Ahmet Altun, Mehmet Dartar, Hacı Hasan Çelik , Ömer Saatçı, Fahir Mehmet Kayacan, Şevket Denek ve ben gitmiştik o davete.

Külaflı köyü; benim askerliğimi Er Öğretmen olarak ifa ettiğim akrabalarımın şirin bir köyüdür.

Külaflı Köyünün doğusu fıstık ormanlarıyla çevrili, etrafı üzüm bağlarıyla süslü; güneyinde anamın doğduğu Hamurkesen köyü, doğusunda Büyük Salkım ve Küçük Salkım, kuzeybatısında Şeyhzeliha, kuzeydoğusunda ise Pınarbaşı köyleri vardır.

Külaflı köyü Badıllı Aşiretinin beylik merkezi olarak Kurtuluş Şavaşında büyük yararlıklar yapan rahmetli Said Bey’in Ağızhan köyünden sonra ikinci beylik merkezidir.

Badıllı Ovasında aşiretin yirmi beş köyü vardır. O köylerin her birinin bir ağası ve o ağaların da hepisi Külaflı köyündeki Beklr Bey’in oğlu Hacı Halil Badıllı Bey’e bağlıdırlar.

Urfa ve civar kentlerde Badıllı Aşireti mensuplarının çoğu munis, dindar ve iyiliksever insanlar olarak bilinirlerler . Aşiret mensuplarının ayrıca bir hasleti de ilim erbabı ile tasavvuf ehline karşı hürmetkâr bir yapısı vardır.

Aşiret mensupları arasında, Siirt’in Tillo ilçesinden gelen Urfa da mukim Kadiri Şeyhlerine son derece bağlı olanlar bulunur. Fazıl şahsiyet Şeyh Feyzullah ile Urfa da son derece sevilen dürüst kerim Şeyh Berces’in aşiret içinde müntesiplerinin sayısı oldukça çoktu. Rahmetli Şeyh Feyzullah ile rahmetli Şeyh Berces’in Aşiretin Ağa ve Beyleri arasında da çok muteber yerleri vardı. Onların tatlı sohbetlerine çoğu kez bizzat şahid olmuşumdur. Şimdi ise o değerlerden miras kalan evlatları Şeyh Misbah ile Şeyh Muzaffer’e bağlılıkları devam etmekte. Şeyh Misbah ile Şeyh Muzaffer de öte aleme göçüp Hakka yürüdüler. Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.

Ayrıca Hacı Halil Badıllı Bey ile Hacı Şeyho Badıllı Beylerin Risale-i Nur’lara bağlılıkları da bölgede dillere destandır. Onların, Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin güzide talebeleri Abdullah Yeğin ile Hüsnü ve Ahmet Aytimur ağabeylere de hürmetleri sonsuzdu. Ayrıca Abdurrahman Badıllı Bey’in oğlu, yeğenleri Abdülkadir Badıllı’nın Risale-i Nur’a genç talebe olması da bunun güzel bir neticesi idi.

Abdülkadir Badıllı iyi bir dilbilimci ve de iyi bir mütefekkirdi. Onun ünü Urfayı aşmış ve ülkede Üstad Bediüzzaman Said Nursi üzerine çalışması ve Abdullah Yeğin ile de Lügat çalışmaları vardır. Abdülkadir Badıllı’nın Arapçası, Farsçası ve Kürtçesi çok mükemmel idi. Türkiye’de Kürtçe’nin Üstadı olarak bilinen rahmetli Abdülmelik Fırat bile onun Kürtçesine hayrandı. Abdülkadir Badıllı Risale i Nurları Kürtçe’ye tercüme ederek yurtdışında neşrediyordu. Av. Kemal Badıllı da Kürtçe’ye çok iyi vakıf ve hatta Kürtçe Grameri’ni Türkiyede ilk kez yazan o idi. Av. Kemal Badıllı’nın davası ile mütefekkir Abdülkadir Badıllı’nın davaları ayrı ayrı idi.

Milletvekili Av. Kemal Badıllı; Şeyh Said’in, Abdülkadir Badıllı ise Bediüzzaman Said Nursi’nin yolunu takip ediyorlardı.

Abdülkadir Badıllı kendi babadan kalma Urfa, Siverekli Mahallesindeki avlulu evini Medresetü’z Zehra’ya Vakfetmiştir. Halen bu medrese faal olarak görev ifa etmektedir.

Bu bilgilerden sonra yine Külaflı köyüne dönersek; ben Külaflı köyünde 1973 yılında Er Öğretmen olarak göreve başladım. Külaflı İlkokulu 1956 yılında yanmış ve o günden bu yana eğitim öğretime ara verilmişti. Külafli Köyü İlkokulu’nu ikinci kez eğitim ve öğretime ben açtım. Çevre köylere giden öğrenciler ve yeni kayıt yaptığım çocuklarla derslere başladım.

1975 yılında Askerlik sürem bitene kadar hem öğretmenlik yaptım; hem de mezuniyetimi ertelediğim İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini de bitirdim. Bu arada 1975 yılında Urfa’da Milli Eğitim Müdür yardımcısı ve Halk Eğitimi Başkanı olarak göreve başladım.

12 Eylül 1980 askeri darbesinde beni de Sinop iline sürdüler. Sinop’a gitmeden erken seçimde Urfa’da Refah Partisi’nden Belediye Başkanı seçildim. Belediye Başkanıyken 1991 yılında yapılan erken milletvekili seçimlerinde Milletvekili seçilip Türkiyede bir ilke imza attım. Mecliste Urfaya hizmette iyi şeyler yapmak için mücadele veriyordum.

İşte Urfa’ya seçmenlerimle dertleşmeye ve onların sorunlarını yerinde bizzat dinlemeye gelmişken; Badıllı Aşiret Reisimiz Hacı Halil Badıllı; Külaflı köyüne bizleri yemeğe davet etmişti. Değer verdiği ve çok sevdiği Şevki Hafız’ın başkanlığında yukarıda ismi geçen dostlarımızla bu davete icabet etmiştik. Köylüler bu gelişimizle bayram yapmıştılardı o gün. Çünkü o köyde akrabaları ve onların çocuklarına ilkokul Öğretmenliği, sonrasında Urfa Belediye Başkanı ve şimdi de Urfa Milletvekili olarak bu güzide dostlarımla köye gelmiştim. Bu ziyaretimiz köyde bir bayram havası estirmişti. Odanın yıllardır emektar kahvecisi Ramazan’ın neşesine diyecek yoktu. Adeta zevkten uçuyordu. Muhterem Halil Badıllı Bey’in kardeşleri Muhtar Fuat’tan Fadıl’a, Mustafa’dan Ali’ye , Said’inden Mahmut’una ve Gözlüklü Mehmed’inden Abdullah ‘a ve Asım’ından Necmi’ye kadar şad olmuşlardı.

O gün orada bulunan süt dayım Hacı Osman Badıllı, Dayım Hacı Salih Akar ve süt kardeşim İlyas Badıllı’ya kadar çok insan da bu sevince katılmış ve gönenmişlerdi.

Rahmetli Bekir beyden kalan bu oda kimleri ağırlamamıştı ki bugüne kadar?

Yılların eskitemediği Bakanı Necmettin Cevheri’den , efsane Bakanı ve Belediye Reisi Mustafa Kılıç’a, Milletvekili Mehmet Bucak’tan, Kemal Badıllı’ya, Bahri Karakeçili’den Osman Doğan’a ve daha nice nice ağalar ile beylere ziyafet sofraları açmıştı bu oda.

Nice valiler, nice komutanlar, nice müdürler, nice kaymakamlar değerli dostlarına ev sahipliği yapmıştı. Asırlık odanın dili olsa da şahit olduklarını bir bir anlatsa ciltlerle roman olurdu.

Odada boydan boya yere serilmiş metrelerce tertemiz bir sofra. Sofrada; tepsilerde nar gibi kızarmış kuzular. Tepsilerdeki pirinç pilavlarının üstündeki kızarmış kuzu kellelerinin ağızlarında maydanoz desteleri. Sofraya konulmuş kuzulu tepsilerin etrafında sıra sıra dizilmiş efsane çiğköfte tabakları, bostana sahanları, taze marol, kuzukulağı, nane ve hardellerle; tereyağı ile yapılmış peynirli helva tabakları, yeni yapılmış saç ekmekleri, sofrada yeşil ve kırmızı taze biberlerle; dilim dilim kesilmiş baş soğanlar ve bir de buz gibi ayran tasları dizilmişti sıra sıra. Tüm bunlar muhteşem sofrada afiyetle gövdelerine indirecek insanları bekliyorlardı. Tam da zamanında Halil Badıllı Dayı “Buyurun, afiyet olsun“ diye yemeğe davet etti biz misafirlerini. Herkes diz çöktüğü sofra etrafında besmele ile başladılar yemeğe.

Benim baba dostu, akraba ve çok sevdiğim ve hürmet ettiğim manifaturacı Hacı Nuri Gerger amcanın oğlu olan Mehmet Gerger iyi bir esnaf ve kendini iyi yetiştirmiş bir siyasetçi idi. İnsanlar arasında o tam bir köprüydü. O, kibar ve çok hoşgörülü biri idi. Şık giyinir ve çok güzel konuşurdu. Onun; Şevki Hafız, Şevket Denek, Sabri Tepe, Mehmet Emin Karabulut ve Mehmet Dartar ile araları çok iyi idi. Dayım Hacı Ahmet Altun, Hacı Veysi Balcı, Hacı Ali Yüksekdağ ve Hacı Hüseyin Coşkun ile de ayrıca Hal Pazarından esnaf olarak dost ve arkadaş idiler.

Benim Belediye Başkanlığı seçimlerimde o hep meclis üyesi listesinde ön sıralarda yerini alırdı. Onun diğer meclis üyeleri arasında saygın bir yeri vardı. O, çok dinler ve az konuşurdu. Sıra gecelerinde Dede Osman efendinin sevdiği insanlar arasında idi o. Dede Osman’ın latifelerine Şevket Denek , Sabri Tepe ve Emin Karabulut , Latif Gökçin gibi Mehmet Gerger de dayanırdı. Şevki Hafız, Halil Soran,Ömer Saatçı, Mehmet Kayacan, Niyazi Dikme, Niyazi Yanmaz ve Mehmet Felhan ise bundan zevk alırlardı. Özel kalem Müdürüm Hüseyin Çelik buna çok hayret ederdi. Adil Ersöz, Adil Saraç, Mahmut Kaplan, Mehmet Oymak, Mustafa Dişli , Hüseyin Baykuş ve Mustafa Özdemir de bu olanlara çoğu kez şahitlik etmişlerdi.

Gerek benim Belediye Başkan vekilliğimi yapan değerli mütevazi insan ve bulunduğu yerin hakkını veren ağırbaşlı Hacı Hüseyin Coşkun ile dinamik, müdebbir, kararlı ve iş bilir sevgili kardeşim Ömer Saatçı gibi, Urfalının nabzını iyi tutan ketum ve tedbirli insan Mehmet Gerger de benim ilk Başkan Vekilim idi. Ben Ankara veya diğer illere Belediyenin işlerini takibe giderken veya yurtdışına çıkarken onları vekil bıraktıklığımda asla gözüm arkada kalmazdı. Çünkü onlar sağlam, güvenilir ve emin insanlardı. El altından bana siyasi bir manevra yapmazlardı. Komitacılıkları da yoktu. Gönülden Milli Görüş Davasına bağlı insanlardı. Hak bildiklerinden asla taviz vermeyen dürüst canlardı.

Onların Yeni Hal Pazarı ila Oto Alım Satım Sitesinin gerek planlamasında ve gerekse yapımında diğer tüm meclis üyelerim gibi büyük emekleri vardır. Onlar gerek Urfa’nın imarında ve gerekse kültürel yapısında yaptığımız veya yapacağımız her çalışmada bize candan yardımcı olurlardı.

Bizim Belediyeciliğimiz gönül belediyeciliği idi. Onun hala tesirlerini her yerde bugün bile görmekteyiz.

1984 yılında “Bir Gül“ idik. 1989’daki seçimlerde Belediyelerde “Beşi Bir Yerde” olduk. 1994 yılında yapılan yerel seçimlerde Türkiye’de yerel de iktidar olduk. 1995 yılında yapılan genel seçimlerde de Milli Görüş Belediyeleri Türkiye de bizi iktidara getirdi. Amma 28 Şubat 1998 de yapılan şeytani darbe her şeyi toz duman etti. Onların yüzünden idamla yargılanan İbrahim Halil Çelik Avrupa’da bin yüz gün hicrette sılaya hasret kaldı.

Bundan tam 31 yıl evveldi. Külaflı köyündeki o muhteşem davetten sevinçle dönerken Abide kavşağında aynı arabada beraber bulunduğumuz Mehmet Gerger’in birden benzinin sararıp solduğunu, istifra ettiğini ve kendinden geçip bizleri nasıl telaşa düşürdüğünü hatırladım. Ve seni hemen devlet hastanesine götürdüğümüz dün gibi gözümün önüne geldi. Hepimiz şok olmuştuk! O köyde geçirdiğimiz güzel saatlerden sonra bu acı felakete nasıl düçar olmuştuk? Hala şaşarım ben buna. Bizi korkutmana rağmen bu durumu sen küçük bir krizle atlatmıştın.

Bu olaydan altı ay sonra değerli kardeşim Mehmet Gerger kendi evinde 11 Ağustos 1993 yılı Çarşamba günü kalp kriziyle vefat etmişti. Abide kavşağındaki krizi ucuz atlatan o dev cüsseli adamı ecel Çarşamba günü yatağında yakalamıştı.

Şimdi bile bunu yazarken o günleri yeniden yaşıyorum . Ah dostları biribirinden ayıran yüzü soğuk acı ölüm! Ah! Kimleri aldın elimizden kimleri? Dünü anarken yeniden o dostların sıcacık vefasıyla donattın benliğimi.

Sizlerin o aziz hatıraları diri tutuyor şimdi beni.

Senin yıllarca yaptığın Belediye Meclis üyeliği ve Başkan vekilliğinden memnundum. Belediye İmar Müdürüm kıymetli insan İsmail Benek’in izin isteyip Mühendislik Fakültesine geçmesinden sonra oğlun Reşit Gerger’i atamıştım Belediye İmar Müdürlüğüne.

Benim eskimez dava arkadaşım Necmettin Altay’ın Gençlik ve Spor Bakanlığından Halepli Bahçedeki sahaya bir kapalı spor salonu için onay ve para tahsini talep etmiştik. O da sağ olsun bunu tedarik etmişti. İhaleye çıkacaktı. Ancak yer tahsisine İmar Müdürüm oğlun Reşit Gerger imza atmaktan imtina ediyordu . Ben küplere binmiştim. Çünkü siyaseten bu Kapalı Spor Salonunun yapılmasını çok istiyordum. O gün oğlun Reşit’e neler söylediğin hala kulaklarımda çınlamaktadır. Reşit imzalamış ve kapalı spor salonu yapılmıştı. Sonra Reşit’e de İsmail Benek’e verdiğimiz izin gibi fakülteye geçişine izin vermiştik.

Ben hem Fakültenin kurucusu hem de Belediye Başkanıydım. Benim önceliğim her ikisine de eşitti. Hatta Üniversiteye önceliğim daha ağır basardı . Sonra oğlun Reşit’te Harran Üniversitesinde Doçent Dr. oldu. Çok öğrenci yetiştirdi. Ama senden sonra o da emr ı Hakka uyarak geldi öte aleme .

Senden sonra neler oldu neler? Sana ve genç oğluna Allah’tan rahmet dilerim.

Geriye dönüp baktığımda o gün Külaflı köyünde birlikte olduğumuz dostlardan kimler kaldı bu dünyada , kimler gitti öte aleme? Çoğu göçtü öte aleme. Ah dünya ah! Otuz bir yılda dostlarımızın çoğu göçtü fani dünyadan o baki aleme.

Ev sahibimiz Hacı Halil Badıllı Bey başta olmak üzere giden gidene. Gidenlerin peşinden az çokta olsa yazmışım birer satır. Ama seninle yıllarını birlikte siyasette geçirdiğimiz dostum Mehmet Gerger’i yazmamıştım. Onu yazmamak bir eksiklikti benim için. İşte bugün bu eksikliğimi telafi için bu satırları alıyorum kaleme.

Ölüm; ibret almak içindir bütün aleme. Nerede? Kabir başından dönünce geriye her şey kalıyor geride. Ölümden ibret almayan almayana.

Yaşayan herkes yaşadığı bu alemde bıraktığı izlerle anılacaktır. İşte Mehmet Gerger de bu dünyada dürüst bir iz bırakıp gidenlerdendir. O,iyi bir aile babası idi. O, dost ve akrabalarına sadık biri idi.

Mehmet Gerger; Belediye Meclisi Üyelerim arasında öte aleme ilk göçenlerdendi. Onun ani vefatı biz dostlarını çok üzmüştü. Başta ben ve Dede Osman,Şevki Hafız, Sabri Tepe, Emin Karabulut, Mehmet Dartar, Ahmet Altun, İzzet Olgun, İbrahim Dörtkardeş, Ömer Saatçı, Mehmet Kayacan, Mehmet Felhan, Hacı Hasan Çelik, İsmail Dağbaşı, Azmi Akbıyık , Ömer Beğenilmiş, Halil Sezer, Ahmet Mermertaş, İsmail Şekerci, Ali Bahçivan, Hayati Baziki, Mehmet Çini, Ali Kazaz, Abdurrahman Canpolat, Mustafa Dişli, Hüseyin Çelik, Ahmet Küçük, Ahmet Öcal, Mehmet Cambaz, Fevzi Suyun, Yusuf Demirkol, Mahmut Karakaş, Abdülkadir Subaşı, Salih Beşkardeş, Abdurrahman Çelik, Latif Gökçin, Seyyit Ahmet Çelik, İsa Zeydi, Müslüm Çiftçi, Ahmet Çetiner, Ahmet Beden, Mehmet Oymak, Ahmet Apaydın, Bakır Yavuz, Fevzi Akdoğan, Kemal Küçükgergerli, Şevket Denek ve daha nice dostların senin erken gidişine çok üzülmüşlerdi. Ama şimdi sana bu üzülenlerden geriye kimler kaldı bir bilsen? Merak etme onlardan çoğu da senin yanına geldiler. Bu dünyadan öte aleme göçünü toplayıp o dönülmez sefere çıkan çıkana.

Biz de yanınıza gelmek için sıramızı bekliyoruz aziz kardeşim benim. Herkese bir gün nasip olacak bu acı şerbeti içmek. Bu dünya hiç kimseye yar olmayan bir afeti candır. O; benimdir diyenin her dem sonu hüsrandır.

Önden giden o tüm güzel ve vefalı dostlarımızın özlemi içindeyiz. Hasretimize ve hicranımıza derman olacak dostlara bugün çok muhtacız .

Gecikmiş bir yazıyla da olsa sizi anmak biraz huzur verdi bana. Bu eksikliğimizi de böylece gidermiş olduk. Önden giden tüm dostlarımızın ruhları şad olsun. Vesselam…

YORUM YAP